Karşınızdaki kişinin hayatındaki yeriniz konusunda emin olamadığınız veya nasıl bir yere sahip olduğunuzu duymaktan kaçındığınız ilişkiler içinde bulunmuş olabilirsiniz. Bunun sebebi kimi zaman kişinin kendini yeterince iyi ifade edememesi, kimi zaman ilişkiye bir isim koymanın getireceği sorumluluktan kaçmak istemesi olabiliyor.
Eğer ilişkideki kaçınan taraf sizseniz “Karşımdaki insan benden ne istiyor?” sorusunu kendinize soruyor olabilirsiniz. Siz ne kadar karşınızdakine değer verdiğinizi dile getirseniz de karşınızdaki sizi kendisini yeteri kadar umursamadığınız konusunda suçlamaya devam edebilir. Fakat samimiyetten kaçınmak genellikle bilinçsizce gerçekleşiyor. Çocuklukta karşılaşılan ebeveyn davranışları merkezi sinir sistemine yerleşiyor ve bir nevi biyolojik bir tepkiye sebep oluyor. Bu yıllar önce kavramsallaştırılan bağlanma teorisine kadar uzanıyor.
Bağlanma Teorisi
Bağlanma teorisi, ebeveyn ile çocuk ve romantik partnerler arasındakiler de dahil olmak üzere insanlar arasındaki ilişkilere ve bağlara (özellikle uzun vadeli) odaklanır. Bağlanma, başka bir kişiyle kurulan duygusal bir bağdır. Bowlby, çocukların bakıcılarıyla kurdukları ilk bağların yaşam boyunca devam eden muazzam bir etkiye sahip olduğuna inanıyordu. Bağlanmanın aynı zamanda bebeği anneye yakın tutmaya hizmet ettiğini ve böylece çocuğun hayatta kalma şansını artırdığını öne sürmüştür.
John Bowlby ilk bağlanma teorisyenidir. Bağlanmayı “insanlar arasında kalıcı bir psikolojik bağ” olarak tanımlamıştır. Bowlby, çocukların birincil bakıcılarından ayrıldıklarında yaşadıkları kaygı ve sıkıntıyı anlamakla ilgilenmiştir. Çocuklar korktuklarında veya üzüldüklerinde korunmak ve rahatlamak için ebeveynlerine yeterince yakın olma ihtiyacı duyuyorlar. Ebeveynin bu durumda verdiği tepkinin çocuğun gelişen kişiliği üzerinde büyük bir etkisi oluyor.
Çocuğun ihtiyacını reddeden ebeveynler, büyük olasılıkla çocuğun onlara meydan okumasına veya kendilerine nasıl hissettiğini söylemesine karşı da hoşgörüsüz davranıyorlar. Bu tür bir ilişki içinde çocuk ebeveynlerine kızgın olduğunu söylediğinde ebeveynin sert tepkisiyle karşılaşıyor. Bu durum gelişmekte olan çocuğun ebeveyni kötü bir şekilde görmesine neden oluyor. Ebeveyni olumsuz bir şekilde görmek ise çocukta kaygıya sebep olabiliyor. Kaçınan/önemsenmeyen tarzdaki bir başka modelde ebeveyn duygusal açıdan kendini ifade edemeyecek kadar sıkıntılı ve kırılgan oluyor.
Bağlanma Stilleri
John Bowlby’ nin kuramsallaştırdığı dört bağlanma modeli vardır
Kaygılı Bağlanma: Çocuğun bakım vereni çocuğun ihtiyaçlarıyla ilgilenme konusunda tutarsız davranmıştır. Kişi yetişkin olduğunda ihtiyaçlarının karşılanması için savaşan biri olabilir. Samimiyete ihtiyaç duyabilir ve gösterilen samimiyet hiçbir zaman yeterli gelmeyebilir. Partnerinin onu gerçekten sevip sevmediğini sık sık sorgulayabilir. Partnerinden umutsuzca güvenlik ve ilgi arayabilir. İlişkilerinde, “Beni gerçekten sevdiğinden emin olmak istiyorum” düşüncesi önemli yer kaplar
Kaçıngan Bağlanma: Çocuğun ebeveyni muhtemelen soğuk, uzak ve tepkisiz kalmıştır. Bunun sonucunda kişi, daha bağımsız daha kendine güvenen, değişken insanlara bağlanmak istemeyen durumda olabilir. Yakın ilişkileri boğucu hissedebilir ve bağımsızlığını tehdit edecek gibi algılayabilir. İlişkilerinde, “Seni istemek istemiyorum” düşüncesi önemli yer kaplar
Güvenli Bağlanma: Ebeveynler, çocuğun tüm ihtiyacını karşılamıştır. Kişinin bakım vereni, kişinin güvende olduğunu, iyi bakıldığını hissettirmek için çocuğun ihtiyaçlarına karşı özenli ve duyarlı davranır. Bunun sonucunda kişi ileride yakınlık ve samimiyet duygularını rahat hisseden bir kişiliğe sahip olabilir. Yakın ilişkileri devam ettirmeye çalışır. Duygularını ve ihtiyaçlarını kolaylıkla ifade edebilir. İlişkilerinde, “Seni istiyorum ve seni istemeyi dert etmiyorum” düşüncesi önemli yer kaplar
Karmaşık Bağlanma: Ebeveynler hem rahatlık hem de korku kaynağı olarak hizmet edebilir. Bu çocuklar kafa karıştırıcı bir davranış karışımı sergiler, yönünü şaşırmış, sersemlemiş veya kafası karışmış gibi görünürler. Ebeveynden kaçınabilir veya ona direnebilirler. Net bir bağlanma modelinin olmaması birden fazla bağlanma stilinin beraber görülmesini ifade eder. İlişkilerinde, “Seni istiyorum ve seni istemiyorum” düşüncesi önemli yer kaplar.
Bağlanma Stilleri Değiştirilebilir Mi?
Araştırmalar, bireylerin bağlanma stillerinin değişebileceği sorusuna olumlu sonuçlar veriyor: Zor ve yavaş da olsa güvenli bağlanan bir partnerle ilişkiye başladığımızda zamanla birtakım güvensiz davranışlar değişebiliyor. Bu bağlanma süreçleri ile kendinizi ve ilişkilerinizi gözden geçirebilir, duygularınızı fark edebilir, ilişkinizde hangi alanları kendinize ve karşınızdaki kişiye tanıdığınızı sorgulayabilirsiniz. Bu süreçte, bu gözlemleri yaparken zorlanabilirsiniz. Duyguları tanımlamak, partnerinize ve kendinize alan açmak zor becerilerdir. Bu noktada kendinize şefkatle yaklaşın.